20 Eylül 2010 Pazartesi

Dragons'den Türkiye...

Bu yazımda ddtürkiye hakkında kısa bir değerlendirme yapacağım.

Öncelikle böyle bir programı, her ne kadar alıntı da olsa, Türkiye'ye kazandıran Blomberge teşekkür etmek gerekiyor.

Programın ilk bölümünda gözüme çarpan en önemli değerlendirmem, yatırımcıların evet sıfırdan başlayann girişimciler olmasına rağmen kendi alanlarının dışında yani farklı sektörlerde girişimde bulunmamaları programı yavanlaştırdığıdır.

Yatırımcılardan sadece Alphan Manasın farklı sektörlerde girişimlerde bulunması diğerlerinin ise kendi sektörleri dışında bir adım atmamaları program için ve biz ileyiciler için büyük dezavantaj.

Gamze Cizreli, çok iyi niyetlidir, sıfırdan başlaması büyük bir hikayedir benim için ama Gamze Cizrelini'nin restoran cafe sektörü dışında farklı bir sektörde girişimde bulunmamıştır.Gamze Hanım'ın "bu bana hitap etmiyor", "benim alanım değil" gibi cümleleride girişimcilere tekrarlaması da yorumumun ne kadar haklı oldunu gösteriyor.

Nevzat Aydın, kendisi yarışmadan önce tanıdığım;çok da nadir olsa maillerinden izlenimim kaliteli bir insan.Yemeksepeti gibi bir girişimde hayatının projesi.Gelin görünki yemeksepeti geliştirmek ve büyütmek dışında Nevzat Beyi ben hiç bir yerde duymadım.

Baybars Altuntaş ve Yalçın Aydın da keza aynı şekilde sektörlerinin dışına çıkamamış başka sektörlerde tecrübeli, başarılı ve donanımlı görmüyorum.Bu arada Baybars Altuntaş hakkında hoşuma gitmeyen şeyler oldu programda. Bir girişimci ve girişimcinin elinden tutacak başarılı olması için yatırım yapacak bir işadamının %55 gibi bir rakamı istemesi abesle istigaldir.Burada girişimciye destek olmaktan öte patronluk yapmak gibi bir amaçsezmem hiç hoşuma gitmedi.

Ve Alphan Manas. ogs, deniz taksi iddia,'nın mucidi.Bir çok sektörde yer alan Alphan Manas, girişimlere bir çok boyuttan bakabilecek bir yatırımcı.Program için çok yönlü bakış açısna sahip yatırımcının bulunması önemli.Alphan Manasın fikri beğenip yatırım yapmaması ilginç bir ikilem.Bu programda fikirler ticari yöncen değerlendirilip beğenilir olması gerekmektedir.Yani siz fikri ticari yönden beğenmeyip daha sonrasında fikrin güzel olduğunu belirtmesi girişimciyinin umutla karamsarlık arasında gelgitlere yol açacaktır.Bu programda fikrin güzelliği ticari başarı başarısızlık ön görüsüne dayanmaktadır.

Bence kaliteli bir ddtürkiye izlemek istiyorsak; en az iki sektörde; parekende & tarım, teknoloji & sanayi, eğitim &pazarlama bilişim&satış , inşaat & giyim vs..... gibi faaliyet gösteren yatırımcıların programda olması gerekmektedir.

15 Ağustos 2010 Pazar

ODTÜ'nün Girişimcilik Merkezine İhtiyacı Var...

Bugünkü yazımda ODTÜ ve girişimciliğe değineceğim...

Okul ve iş hayatı arasında yaşadığım zorluklar, bundan sonra gelecek, parlak cesaretli girişimlere yardımcı olacak yol gösterecek ODTÜ içerisinde kurulacak bir merkezle çözüme gidileceğine inanmaktayım.

Şuandaki ODTÜ'de eksikliği hissettiğim en önemli şey, içinde girişimcilik ruhu bulunan insanları bile özel sektörde veya devlette çalışmaya yönlendirmesinden ibarettir..Kendi işini kurma ekonomiye ve istihdama katkıda bulunmak gibi ulvi amaçlar yerine mezun olan ODTÜ'lüler banklarda, denetim şirketlerinde kapı aşındırmaya kanalize edilmektedir.

Derslerin yoğunluğu, içinde girişimcilik ateşi, yeni fikir sancısı olan tüm gençleri ya okul yada iş seçimine zorlamakta, bu zorlayış ODTÜ'lünün" belki daha sonra" deyip içindeki fikirleri gömmesini belki daha sonrasıda başkalaının yaptığım hayal kırıklığıyla izlemesine neden olmaktadır.

Bir ODTÜ'lünün fonların yada özel şirketlerin oluşturduğu yarışmalarda dereceye girmek için çaba sarf etmesi, kazanması ve bu ikilemde, bu anlamda hoşgörünün zayuıfladığı okuluna devam etmesi mi iş hayatına atılması mı uygun bir yoldur yoksa okul içerisinde öğrencisini daha da cesaretlendirecek bir yapının oluşması mmı?

ODTÜ sanayi, mühendislik veya teknoılojik olarak yıllık periyotlarda yarışmalar yapmakta birinci olabn fikire belli paralar ve ofis vermekte.

Şimdi bu yarışmanın iyi olmasına rağmen daha iyi olanı kazandırıp diğerini es geçmesi değerlendirememesi, bu organizasyonların ne kadar sıhatli olduğunu ortaya koymaktadır.

Ayrıca bu yarışmalarda, pazarlama, ekonomi, e-ticaret veya web tabanlı projeler bir yana bırakılmaktadır.

Yapılması gerekenler;

46 bin dönüm üzerine kurulmuş bir okulda gerek fiziksel gerek maddi gerekse eğitim adına böyle bir merkezi kurulmasına engel yoktur.

Böyle bir merkez yıl boyu çalışacak, yeni bir fikirle gelen her öğrencisini değerlendirecek birinci veya ikinci seçmeyecek uygulanabilir olanlar için yönlendirme araştırma ve geliştirme hizmetleri verilecek.

Gerekirse bankalarla anlaşılarak öğrencisine ODTÜ kefil olarak finansman sağlanacak.

Fikirler fonlarla ODTÜ tarafından buluşturularak ayrı bir finansman kaynağı sağlanabilecek.

Öğrenciler cesaretlendirilecek...Bir iş kurulmasının sadece parayla alakalı olmadığı konusunda bilinçlendirilecek..

Yeni projeler bir çok kalifiye odtü öğrencisi ve hocası tarafından outsource edilmeden kendi içerisinde hayat bulabilecek.

Ve ODTÜ öğrencisine, okul sıralarında öğrendiği teorikle birlikte öğrencinin kendi işinde pratiği de öğreterek gerçek hayatla tanıştıracak.


Sizce çok mu hayal kuruyorum.Orta Doğu Teknik Üniversitesi bunu yapabilir.Öğrencilerini başkalarının yarışmalarında bitap, ele muhtaç bırakmak yerine Anne şefkatinde, baba disiplininde bu işi başarabilir başartabilir.

iŞİN öZETİ; Gerçek hayat teoriden farklıdır ve kendi işini kurmak isteyen parlak projeleri olan ODTÜ'lüler, artık arkasında kendşi okulunun olduğunu hisstemeliler.Bu hissediş, ekonomiye, istihdama ve en önemlisi ODTÜ'ye ODTÜ'lüye çok büyük katkı sağlayacaktır...

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Adreseyemek Satıldı...

Çok sevdiğimiz, emek verdiğimiz, ilk göz ağrımız, online yemek siparişi sitesi Adreseyemek.com'u sattık...

Adreseyemek.com 1,5 aylık aradan sonra yeni ekibiyle ve yeni yüzüyle kısa bir süre içerisinde hizmete girecek...

Bu yeni solukla, Adreseyemek adımlarını ileriye doğru daha sık atacağı konusunda şüphem yok...

Tekrar bu projeyi azimli bir şekilde yürütecek, daha iyi yerlere getirecek, büyütecek şirkete hayırlı olmasını dilerim...

Eymir Yok Oluyor!!!

Bugünkü yazımda Eymir Gölünü konu etmek istedim.Sahiplenmenin veya sorumluluğun kapıdaki kontrolden ibaret olduğunu sanan mantaliteyi anlatmaya çalışacağım.

Eymir Gölü ODTÜ'ün yani okulumun 46 bin dönüm arazisi içerisinde yer alan Ankara'nın sayılı güzelliklerinden biriydi.Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü Eymir yok oluyor.

Eymir gölüyle tanışmam 7 yıl öncesine dayanmaktadır.İşletme topluluğunun liderlik oyunlarına...O zaman ne kadar temiz ne kadar düzenliyse şimdiki eymir, gözümüzün bebeği, o kadar pis ve düzensiz.Düzensiz bir yapılaşma, düzensiz cafe reestoranlar topluluğu, işletme adına hiç ders almamış firmalardan ibaret eymir.

Eymir yok oluyor....

Bu öyle bir yok oluş ki tekrar geri dönmenin imkanı yok.Doğallığı, inasan eli değmesin mantığıyla devam ettirmekten, müdahale etmemek yada insan eliyle kirletilenin temizlenmesi için tekrar el uzatmamaktan dolayı yok olmak üzere.

Bu öyle bir yok oluş ki; gölüyle, ormanıyla, yoluyla, çevre düzenlemesiyle, işletmeleriyle ve en önemlisi ODTÜ ruhuyla...

Bu öyle bir yok oluş ki; ODTÜlülerin, öğrencileriyle, hocalarıyla bir zamanlar eymir diyeceği türden...

Bu öyle bir yok oluş ki; işletmelerin, kapitalizmin, ODTÜ arazisine "nasıl da yok ettik" diyeceği sancak dikeceği galibiyetini ilan edeceği türden...

Bu öyle bir yok oluş ki; yıllar öncesinde gölünde sportif balıkçılık yaptığım, suyunun gaz patlamalarına engel olunmadığı için bugün parmak sayabileceğim balığın bile yaşamadığı türden...

Eymir yok oluyor...

İki yol var ya bu yok oluşa seyirci kalacağız ve bir zamanlarla başlayan keşkelerle devam edilen cümleler kuracağız ya da Eymirden sorumlu yöneticilere hatta rektöre kadar tepkimizi sunacağız.Hiç keşkeli cümle kurulumu Eymir için... O zaman bundan rahatsız olan, ODTÜ ruhunu benimseyenler bir mail de olsa atacak...

Aşağıda Eymir gölünün ve çevresinin ne hale geldiğinin daha iyi anlaşılması için fotoğraflar koyuyorum...


Yollar köstebek yuvası...



Her taraf çöp içinde....




Su nefes alamamaktan pislikten yosun tutmuş durumda....




Yosun tabakasından başka bir görüntü...



Gölün 360 derece çevresini yosun sarmış durumda...


Hemen yanındaki çöp kutusuna bile atılmayan çöpler


Suyun rengi kahverengiye çalmış durumda....



Su ne mavi, ne yeşil KAHVERENGİ!




Adı sazlık, kendisi kargı ve yosun....


Bir işletmenin hemen yanından bir fotoğraf...Zahmet bile edilmiyor temizlemeye...


Cafe bahçesini, eymirin bahçesi temizlemekten aciz!!!


İzmaritler bile toplanmıyor...

11 Mayıs 2010 Salı

Yine Yeniden...

Çok uzun zamandır yoğunluktan dolayı yazamadığım, sürekli etelediğim yaılarıma bugün yine yendien başlıyorum.Bu yazımda genel başlık başlık yaşadığım başımdan geçen olayları anlatıp kimilerine sitem kimilerine teşekkür edip ön görülerimi sizinle paylaşacağım...

ODTÜ Kişisel Gelişim Topluluğuna Teşekkür...

"Eksiden başlamak" adlı Odtü'de konuşmacı olarak katıldığım söyleşide organizasyonda yer alan başta gizem ve nalan olmak üzere tüm topluluk üyelerine ve beni yalnız bırakmayan katılımcılara yüzlerce teşekkür ederim.Bana göre çok eğlenceli geçen bu söyleşide sorularla tüm Adreseyemek.com'un sırlarını :) ifşa ettim. Kendi hikayemle girisimcinin neler yapıp neler yapmayacağı konusunda dipnotlar vererek aslında girişimci olmak isteyen ama risk konusunda karasız katılımcılara sanki biraz cesaret verdim...


Online Yemek Sektörü Hakkında

Önceki yazaılarımı incelerseniz hoş olmayan rekabet yapan, kirlenen veya imitasyondan online yemek siparişi firmaları için bir öngörüde bulunmuş; "KAPANACAK" demiştim. Dediğim oldu.Bir firma daha kapandı.Şimdi bir öngörü daha; 2 firma daha bu sektörden çıkacak.Bu 2 firmanın neden kapatacağı başlığının altını doldurmaktan öte başka şeylere değinmek istiyorum.

Bu sektör rekabetin olabildiğince öldürücü yaşandığı bir sektör.Bu sektörde yapacağınız bir kaç hata ve yanlış harcamalar sizi piyasayı domine eden bir şirketin yok etmesine neden olur.Niceleri böyle oldu...

Şimdi soracaksınız karşınıda pazarın nerdeyse %90'ına hakim bir firma varken, sisteminde dünya zincir markaları varken nasıl ayaktasınız? Adreseyemek.com diğer firmalar gibi 110 bin veya 200 bin dolarlarla kurulmadı. Adreseyemek.com kimsenin destek olmadığı bir sistemdi, Adreseyemek.com ekibinin çevresi yoktu, Adreseyemek.com'un hatırlı yerlerde dostu yoktu, Adreseyemek.com çok pahalı semtlerde pahalı göz boyayan ofisi olmadı, Adreseyemek.com'un sadece hırsı ve zekası vardı.Bu olmayanlar ve zaman zaman elimizi kolumuz bağlayan yokluklar bizi oldurdu.Ve bugün sektörü domine eden firma dahil onlarca site Adreseyemek.com'un icat ettiği İLK yaptığı modülleri ve kampanyaları devreye soktu...

İşin Rengi Değişiyor...

Adreseyemek yeni tasarımıyla yeni yüzüyle ve alt yapısıyla ilk konyada hizmete girdi.Adım adım diğer şehirerde hizmete girecek.Şimdi bu bloğun tarihini ve iki hafta öncesini not edin sonrasında herkes ilk yaptım diye, projeyi başlattım diyerek gerçekleri örtmesin.Adreseyemek.com yeni sitesiyle sektörde İLK gurme, yani yapay zekayla çalışan, önceki siparişlerinizi süzerek size yemekler öneren bugün ne yiyelim sorusunu sorun olmaktan çıkaran modülünü 2 hafta önce başlatmıştır. İLK onlarca restorana tek tek girmek yerine restoranları aynı anda yemekleri ve fiyatlarıyla karşılaştıracağı sistemi entegre etmiştir. Adreseyemek İLK arkadaşıma ısmarla modülünü aktif etmiştir. Adreseyemek İLK yemeğin servis süresini garanti etmektedir. Adreseyemek İLK, her restoranda kendi kategorini oluşturabildiğin her restoranda özelleştiebildiğin bir sistemi devreye sokmuştur.

Global zincir markalar...

Büyük global firmalardan sadece biriyle anlaşabildik, 4 yılın sonunda.Diğer firmalara önceden de yazmıştım bütün pazarlama planlarımız reklam bütçelerimiz, satış ve kullanıcı istatistiklerimizi paylaşsak da olmadı.Evet ilk 2 sene olmaması bizim için de normaldi.Çünlü bizim aldığımız siparişlerin sayısı büyük zincirleri tatmin edecek durumda değildi.Ama şimdi bu durm söz konusu değil...

Neden olmadı sorusu her zaman kafamı karıştır; Daha yeni açılmamış bir firmayla anlaşıp (sonra da kapatan), 4 yıldır sürekli büyüme ivmesini koruyan bir şirketle anlaşmamak...Elbetteki kimse kimseyle anşaşmak zorunda değil ama kendimi bununla avuttuğum bir tek cevabım var; Bizim hiç bir zaman network'umuz olmadı.Bizim bu sektör bize destek olacak, elimizden tutacak, referans olacak tandıklarımız olmadı.Kıssadan Hisse girişimci kendisinde bitecek herşeyi eğer o ruh varsa halleder ama dışarıdan, başkasından bitecek bir iş, hiç de umduğu kadar kolay olmayacaktır.

28 Ocak 2010 Perşembe

Biraz Tatil Zamanı

Biraz dinlenmeye ihtiyacım var.Enerjimin düştüğünü hissediyorum bu aralar...Yine balkanlara doğru beş gün kaçmaya karar verdim...

Yazılarıma daha enerjik başlamak adına...

4 Ocak 2010 Pazartesi

Gelişmeyi Yanlış Anlamak ve Çağdaş Marketler Zinciri(!)

Bu yazımda yaşadığım, sürekli gözüme batan resmin bir köşesini ve resmin genelini büyüğünü görmeye çalışacağım.

Türk girişimcilerin gelişmekten anladığı nedir sizce?Daha çok şube, daha çok köşebaşı tutma, ve en son olarak daha çok müşteriye hizmet verme ve sonuç olarak daha çok para kazanmak.İşte tam bu nokta da Türk teşebbüslerinin, yatırımcıların ve girişimcilerin hataya düştüğünü altını ve üstünü çizerek yazma gereği duyuyorum.Bir örnek verip üzerindne gitmek istiyorum;

İyi bir kola içicisi(!) olarak alışveriş yaptığım marketlerde kolanın buzdolabında ve soğuk olmasını isteyen bir tüketiciyim.Ve mümkün olduğunca bir çok alışverişimi büyük marketlerden yaptığım gibi kolayı da bu marketlerden alak isterim.Büyük marketlerden alma isteğimi de çok fazla çeşidin olması ve evimin yolunun üzerinde olmasıyla açıklayabilirim.Bu ayrı konu.Çağdaş Marketler (!) zincirinin bir şubesinden yıllardır alışveriş yapmama rağmen kasiyerinden tutun kasabına yada manavına ve müdürüne kadar bırakın profoyonelleği sanki pazarda tegah yönetir gibi yönetmelerini acıyarak ve üzülerek izliyorum.Defalrca müşteri hizmetleriyle görüşme çabasına girsem de başaramamanın verdiği hırsla artık tak etti diyebilirim.

Daha büyük poşet istediğinde "bu var bu bitsin sonra depodan getircez" diyen kasiyerine, karpuz kırmızı çıkmazsa geri alırım deyip 13 kilo karpuzu kesip kelek çıktığındaki "artık geri alınmaz" diyen manavına her defasın soğuk kola almak için uzandığım buzdolabındaki boş reyonu görüp bilgi veridiğimde "hemen doldurucaz" diyen ve çalışanları suçlama basitliğinden kurtulamayan müdürüne, yılbaşının 5 gün geçmesine rağmen hala "mutlu yıllar" ibaresini anasayfadan kaldırmayan site tasarımcısına , telefonla şikayet etmek istediğimde ses tonlaması ve uslubundan depo şefi olduğunu kolayca anlayabileceğim müşteri hizmetlerine kadar büyük bir zincir(!) oluşturmuşlar.

Şimdi kısa bir muhasebe yapalım; 49 şubeli bir zincir,Ankaranın heryerinde ve eskişehirde hizmet vermekte ortalama 1000 e yakın eleman 200 e yakın tedarikçi günlük ortalama 400 bin lira cirolu bir şirketten bahsediyoruz.Sizce çağdaş market hizmet sektöründe sade bu rakamlarla gelişmiş ve büyük bir şirket mi?

Büyümeyi yanlış algılama hastalığını her adım attığınız yerde görmeniz mümkün.Elbetteki böyle bir şirketin standartları yaklaması zor ama zoru başarmadığınızda büyük ve gelişmiş sayılmazsınız!

Sektörde ilk adımı attığımızda elbetteki biz de böyle bir hastalığa kapılmıştık bir çok girişimcinin yaşadığı gibi ama sonrasında sadece bir nefes alıp düşündük; büyümeyi ve gelişmeyi yanlış anlama hastalığını 2. yılın sonunda teşhis ve tadavi ettik.

İyi bir gelişme ve büyüme sağlamanın temeli sadece hedeflediğin nişlere ve pazarlara ve rakamlara ulaşmak değildir.İyi bir gelişme ve büyüme sağlamak standartları sağlamak, her giridğin pazarda aynı kalitede hizmet vermek, bu hizmetten yararlananın sayısı arttıkça bu hizmetin niteliğini düşürmemektir.


İşin Özeti
Yaptığın yada yapacağın her işte rakamlarla veya pazar pazar payıyla küçük de olsan bir işte en iyi ol.Standartlarını sağla ve en iyi olmakla beraber gelen büyümede standartlarından taviz verme.